Bu yazımızda Tanık delili nedir? Ölen tanık yerine tanık bildirme mümkün mü? Tanıklık yapmak zorunlu mudur? Akrabalar tanık olabilir mi? Kimler tanıklıktan çekinebilir? Tanıklıktan çekinme nasıl yapılır? Tanık delilinden vazgeçme mümkün mü? Basit yargılama usulünde tanık ne zaman bildirilir? Tanık listesinin verilmesi Dava dilekçesinde tanık isimlerinin bildirilmesi zorunlu mudur? İkinci tanık listesi verilebilir mi? Tanık ifade vermeye gitmezse ne olur? Tensip zaptı ile tanık bildirmek için kesin süre verilebilir mi? Kişiden habersiz tanık yazdırılabilir mi? Tanıklık Kişinin Rızasına Bağlı Mıdır? ve diğer soru ve konulara ilişkin yanıtlar verilecektir.
Genel Açıklamalar
Dava açan ya da bir davaya karşı savunmada bulunan taraflar temel olarak Mahkemeyi ikna etmeyi amaçlarlar.
Bilindiği üzere, dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların, iddiaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (HMK m. 187/1).
Tanık delili özel hukuk davaları açısından oldukça önemlidir. Özellikle işçilik alacakları, haksız fiile dayanan tazminat davaları, boşanma davaları, mülkiyete dayanan davalar ve sayısız diğer dava için tanık deliline sıkça başvurulur ve bazen Mahkemenin kararı yalnızca tanık delillerine göre şekillenir.
Tanık Nedir ? Kimler Tanık Olabilir ?
Tanık, kavram olarak dava konusu hakkında bilgi ve görgüsü bulunan üçüncü kişidir. Yani bir davacı bir de davalıyı barındıran davalarda ancak davanın tarafı olmayan kişiler tanık olabilir. Ayırt etme gücüne sahip ve şahit olduğu olayı rahatça aktarabilecek küçükler de tanıklık yapabilir. Bu noktada tanığın yaşının bir önemi bulunmamaktadır.
Akrabalar Tanık Olabilir Mi?
Tanığın davacı ya da davalı ile akraba olması tek başına tanığın beyanları hükümsüz kılmaz. Sıklıkla sorulan akrabalar tanık olabilir mi? şeklindeki sorunun ardında akrabaların bir tarafı tutabileceği düşüncesi yatmaktadır. Ancak kişiler anne ve babaları dâhil diğer akrabalarını da tanık olarak gösterebilir. Mahkemece dinlenen tanıkların akraba olduğundan bahisle tanık beyanları devre dışı bırakılamaz. Aşağıda konuya ilişkin Yargıtay kararı sunulmaktadır.
-Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. (HMK m. 255) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. T.C YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 12461 Karar: 2016 / 2557 Karar Tarihi: 16.02.2016
Tanıklık Kişinin Rızasına Bağlı Mıdır?
Tanıklık gerçeğe ulaşmada önemli bir işlev gördüğünden kamu görevi sayılmaktadır. Yani kişiler tanık olarak gösterildiklerinde duruşmaya gitmek mecburiyetindedir. Tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı halde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.
Kimler Tanıklıktan Çekinebilir?
Kanun koyucu irade bazı sebeplerle bazı kişilerin tanıklıktan çekinebileceğini düzenlemiştir. Kanuni düzenleme uyarınca taraflardan birinin nişanlısı , Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi, Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu, Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar, Üçüncü derece de dahil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları, Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk tanıklıktan çekinebilir. Tanıklıktan çekinen kimse bu iradesini hakime yönelttiğinde kendisinin tanık olarak ifadesi alınamaz.
Ayrıca taraflar arasında bir akrabalık bağı olmamasına rağmen tanıklık yapmak kişinin kendisine ve yakınlarına zarar verebilecekse, tanığın beyanı kendisinin ve kanunda yazılı yakınlarının birinin şeref veya itibarını ihlal edecek ya da ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına sebep olacaksa ya da tanığın beyanı, meslek veya sanatına ait olan sırların ortaya çıkmasına sebebiyet verecekse bu kişi tanıklıktan çekinebilir.
Tanıklıktan Çekinme Nasıl Yapılır?
Tanıklıktan çekinmek isteyen kişi ya bu hususu duruşmada hakime iletmeli ya da duruşma gününden önce dosyaya sunacağı dilekçede tanıklıktan çekinme sebeplerini bildirmelidir. Kişi duruşma günü öncesinde tanıklıktan çekindiğine ilişkin dilekçeyi mahkemeye vermiş ve tanıklıktan çekinmenin koşulları da mevcut ise bu kişi duruşmaya gitmek mecburiyetinde değildir.
Tanık delilinden vazgeçme mümkün mü?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun madde 196 düzenlemesi uyarınca “Delil gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemez.” Bir tarafın göstermiş olduğu tanık delilinden vazgeçmekte çeşitli menfaatleri bulunabilir. İlk Olarak tanık gösteren taraf göstermiş olduğu tanığın vereceği beyanların kendisi aleyhine olabileceğinden endişe ederek tanığın dinlenmemesini isteyebilir. İkinci olarak iddiasını yeterli ölçüde ispat ettiğini düşünen taraf tanığın dinlenilmesinden vazgeçerek davanın daha hızlı sonuçlanmasına katkı sunmak isteyebilir.[1]
Kişi ya da temsilcinin vazgeçmek istediği tanığı mahkemeye bildirmesi gerekir. Mahkemece bu istek davanın diğer tarafına sorulur ve tanıktan vazgeçmeye muvafakatinin olup olmadığını beyan etmesi istenir. Eğer davanın diğer tarafı tanıktan vazgeçmeye muvafakat etmezse bu tanık dinlenmelidir. Yani bir yargılama içerisinde bildirdiğimiz bir delilden vazgeçmenin de belirli şartları vardır. Ayrıca tanık delilinden vazgeçme yazılı bir dilekçe ile olabileceği gibi duruşmada sözlü olarak da yapılabilir.
Kişiden Habersiz Tanık Yazdırılabilir Mi?
Yukarıda da belirttiğimiz üzere tanığın işlevi gerçeğin ortaya çıkarılması olduğundan tanıklık yapacak kişinin rızası aranmaz ve bu kişi kendisine danışılmamış olsa da tanık olarak çağrıldığı duruşmaya iştirak etmek zorundadır.
Tanık Listesinin Verilmesi
Tanık gösteren taraf, dinleteceği tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi) mahkemeye verir ve her bir tanığın hangi vakıa hakkında dinlenileceğini de dilekçesinde bildirir. Bu hüküm yani tanıkların hangi konuda dinletileceğinin belirtilmesi somutlaştırma yükünün gereğidir.
İsmi bildirilen tanığın adresi bildirilmemiş ise veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır. Bu sebeple tanık bildirecek olan dava taraflarının tanıkların adres bilgilerini netleştirmeleri dosya açısından oldukça önemlidir.
Tanık listesinde gösterilecek olan tanık sayısı hakkında herhangi bir sınırlama yoktur. Yani taraflar tek tanık gösterebileceği gibi örneğin 10 kişinin de tanık olarak dinlenmesini isteyebilir. Ancak fazlaca tanık bildiren tarafın amacı yargılamayı uzatmaksa hâkim bu tanıkların dinletilmesi talebinin reddine karar verecektir.
Yargılamayı sevk ve idare eden hâkim birtakım tanıkları dinledikten sonra tanıkların beyanlarının dava konusunu aydınlatmak açısından yeterli olduğu kanaatine varırsa geri kalan tanıkların dinlenmesinden vazgeçebilir. Örneğin bir yaralama sebebiyle açılan tazminat dosyasında dosyaya 6 tanık bildirilmiş olsun. Hâkim 3 tanığı dinledikten sonra konu hakkında yeterince bilgi sahibi oldu ise diğer tanıkların dinlenmesine gerek olmayacaktır. Açıklamakta olduğumuz Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 241. Maddesine göre mahkeme gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir ise de mahkemenin tanıkları dinlemeden, delilleri toplamadan başlangıçta tanıklar bakımından sınırlama getirme yetkisi yoktur. Aşağıda konuya ilişkin içtihatlar sunulmaktadır.
Davalı-karşı davacı vekilinin delil listesinde yer alan aynı zamanda vekili olan tanığın yasal olarak dinlenilmesinin mümkün olduğu, bu tanığın da diğer tanıklar gibi HMK’nin 240. ve devamı maddeleri gereğince dinlenilmesi gerektiği, aksi durumda esasen hukuki dinlenilme ve buna bağlı olarak adil yargılanma hakkının ihlaline sebebiyet verilmiş olunacağı, savunma hakkının kısıtlanacağı aşikârdır. Ayrıca yargılamanın geçirdiği safhalar ile dosyada mevcut bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucu delil listesinde yer alan bu tanığın dinlenilmesi talebinin davayı uzatma amacıyla yapılmadığı da anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davalı-karşı davacı tanığı dinlenilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekmektedir. T.C YARGITAY .Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/ 2-2209 Karar: 2020 / 475 Karar Tarihi: 24.06.2020
Davalı taraf cevap dilekçesi ile beş tanık bildirmiş, mahkeme bu tanıklardan sadece ikisini dinleyeceğini belirterek davalı taraftan, hangi iki tanığı dinletecekleri hususunda açıklama talep etmiştir. Uygulanan bu usul açıkça hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olup tek başına bozma nedenidir. T.C YARGITAY 9.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 2525 Karar: 2019 / 12419 Karar Tarihi: 29.05.2019
Davalı vekili 28/11/2014 tarihli dilekçesiyle dört tanık ismi bildirmiş, Mahkeme bu tanıklardan sadece ikisini dinlemiştir. Davalı tarafından ismi bildirilen diğer iki tanık yönünden ise hiçbir işlem yapılmamıştır. HMK’nın 241. maddesi Mahkemeye ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede kanaat edindiği takdirde geri kalan tanıkları dinlememe yönünde takdir hakkı vermiş ise de, Mahkemece bu yönde alınmış bir ara karar da bulunmamaktadır. Sonuç itibariyle, Mahkemenin davalının gösterdiği dört tanıktan sadece ikisini dinleyip, herhangi bir gerekçe göstermeden diğer iki tanığı dinlemeden davayı karara bağlaması, davalının savunma hakkının ihlali niteliğinde olup, kararın sırf bu nedenle bozulması gerekmiştir. T.C YARGITAY 9.Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 30640 Karar: 2019 / 4114 Karar Tarihi: 19.02.2019
Dava Dilekçesinde Tanık İsimlerinin Bildirilmesi Zorunlu Mudur?
Dava dilekçesi bir davanın adeta iskeletidir. Bu sebeplerle dava dilekçesi hazırlanırken dayanılan koşul vakıaların somut şekilde bildirilmesi, hangi vakıanın hangi delille ispat edileceğinin de somutlaştırma yüküne uygun olarak yazılması zorunludur.
Dava dilekçesinde tanık isimlerinin bildirilmesi zorunlu değildir. Bugün uygulamada tanık isimleri ön inceleme duruşmasının ardından bildirilmektedir. Kişilerin dava dilekçesi ile tanık ismi bildirmemesinin bir gerekçesi de diğer tarafın tanık isimlerini öğrenip tanıklara baskı kuracağı ya da tanığı etkilemeye çalışacağı şeklindeki düşüncedir.
Basit Yargılama Usulünde Tanık Ne Zaman Bildirilir?
Bilindiği üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda yazılı yargılama ve basit yargılama usulü olmak üzere iki yargılama usulü mevcuttur. Basit yargılama usulünde amaç davanın kısa sürede sonuçlanmasıdır. Basit yargılama usulünde davacı yalnızca dava dilekçesi davalı ise yalnızca cevap dilekçesi verebilir. Tarafların bu dilekçelerde tanık ismine yer vermeden tanık deliline dayanmaları gerekmektedir. Daha sonra tanık deliline dayanan taraf ön inceleme duruşmasının gerçekleştirilmesinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde tanık isimlerini dosyaya bildirebilir. İlgili içtihat aşağıda sunulmaktadır.
Somut olayda; Davalı vekili kendisine verilen 2 haftalık kesin süre içinde davaya karşı cevaplarını bildirmiş, savunma yapmış, aynı dilekçede deliller bölümünde tanık deliline dayanmış, tanıkların hangi konuda bilgisine başvurulacağını bildirmiş, tanıklarının isimlerini daha sonra vereceğini beyan etmiştir. Taraflar sulh olmadıklarından davalı vekili tanıklarının isimlerini bildirmesi için süre istemiş, mahkeme HMK’nun 318.maddesini gerekçe göstererek talebi reddetmiş, tanık dinlemeden davayı sürdürüp bitirmiştir. Davalı vekili iki haftalık kesin süre içinde sunduğu dilekçede tanık deliline dayandığına göre davalı tarafa tanıklarının isimlerini, adreslerini bildirmesi için usulüne uygun süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile savunma hakkını kısıtlar biçimde talebin reddi doğru olmamıştır. T.C YARGITAY 7.Hukuk Dairesi Esas: 2013/ 15634 Karar: 2013 / 23731 Karar Tarihi: 27.12.2013
Tanık Listesi Vermeyen Taraf Tanık Dinletebilir Mi?
Dava veya cevap dilekçesi ile tanık deliline dayanmış ancak tanık isimlerini bildirmemiş taraf kendisine verilen kesin süreye rağmen tanık isimlerini bildirmemiş dahi olsa tanıklarını duruşmada hazır etmiş ise bu tanıklar dinlenmelidir. Yani eğer taraflar tanık bildirmek için verilen kesin süreyi kaçırmış olsalar dahi tanık dinlenecek duruşmaya tanıkları götürerek dinlenmelerini sağlayabilirler.
İkinci Tanık Listesi Verilebilir Mi?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre tanık listesinde gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez. Burada ikinci bir tanık listesinin verilemeyeceğine ilişkin hüküm kamu düzenini ilgilendirdiğinden taraflar ve hakim açısından bağlayıcıdır.
Dava veya Cevap Dilekçesi ile Tanık Bildiren Taraf Tanık Listesi Verebilir Mi?
Bazı durumlarda taraflar zorunluluk bulunmamasına rağmen dava ve cevap dilekçelerinde tanık isimlerini bildirebilmektedir. Yargıtay’a göre dava veya cevap dilekçesi ile tanık bildiren taraf daha sonra ayrıca tanık listesi ile yeni tanıklar bildirebilir. Konuyla ilgili içtihat aşağıda sunulmaktadır.
“6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tanıkların ne zaman gösterileceği belirtilmemiştir. Ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu belirlendikten sonra taraflara delillerini bildirmeleri için süre verilir. Davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış bir tanık ismi bildirmiştir. Ön inceleme duruşmasından önce de 27.04.2012 tarihli delil listesiyle diğer tanıklarının isimlerini bildirdiğinden bu liste ikinci tanık listesi olarak kabul edilemez. Davacı açıkça tanıklarının dinlenmesinden de vazgeçmemiştir. Mahkemece davacı tanıklarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 243 ve devamı maddeleri gereğince usulen celp edilip dinlenmesi ve tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir 2.HD21.01.2014, E. 2013/19835, K. 2014/1007
Kendiliğinden Araştırma İlkesinin Uygulandığı Dava Ve İşlerde Yeni Tanık Listesi Verilebilir.
Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalar ve çekişmesiz yargı işleri kamu düzeninden olduğundan söz konusu dava ve işlere ilişkin yargılamalarda yeni bir tanık listesi verilmesi önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu noktada velayetin değiştirilmesi, soybağının reddi, babalık davası gibi dava ve işlerde ikinci tanık listesi verilebilir.
Ölen Tanık Yerine Tanık Bildirme Mümkün Mü?
Yukarıda ikinci tanık listesinin verilemeyeceğinden bahsetmiş idik. Eğer bildirilen tanıklar ölmüş ya da ağır hastalık haline tutulmuş ise onların yerine başka tanık bildirmek mümkün müdür?
Tanığın ölmesi ya da ağır bir hastalığa yakalanması gibi durumlarda bu tanık yerine başka bir tanık bildirilebilir ve bu husus ikinci tanık listesi vermek olarak değerlendirilemez. Aşağıda konuya ilişkin içtihat sunulmaktadır.
“İkinci tanık listesi verme yasağı kamu düzenine ilişkin bir husustur. Ancak, tanıklarından birinin dinlenmeden önce ölmesi bu yasağın istisnasıdır. Bu durumda, davalının vefat ettiğini bildirdiği tanığının öldüğüne ilişkin deliller araştırılarak, gerçekten öldüğünün anlaşılması durumunda yerine dinletmek istediği tanığın dinlenmeden yargılama sonuçlandırılarak adil yargılanma hakkına riayet edilmemiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” T.C YARGITAY 9.Hukuk Dairesi Esas: 2008/ 20799 Karar: 2010 / 5950 Karar Tarihi: 04.03.2010
Tensip Zaptı İle Tanık Bildirmek İçin Kesin Süre Verilebilir Mi?
Bazı zamanlar Mahkemeler tarafından tensip zaptı ile tanık isimlerinin bildirilmesi için kesin süre verildiğine rastlamaktayız. Bu durum bazen iş yoğunluğundan bazı durumda ise delillerin bir an önce toplanması amaçlandığından gerçekleşmektedir.
Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca tensip zaptı ile tanık bildirme konusunda kesin süre verilemez. Böyle bir süre verildi ise bu taraflar açısından bağlayıcı değildir. Henüz uyuşmazlık net olarak tespit edilmeden kişilerin tanık bildirmesini istemek davacı ve davalıyı zor duruma sokacak ve kişilerin adil yargılanma hakkı zedelenebilecektir. Bu sebeple gerek ilk tensip zaptı ile gerekse ön inceleme tensip zaptı ile tanık bildirimine ilişkin verilen kesin süre taraflar açısından bağlayıcı değildir.
Avukatın Tanıklara Doğrudan Soru Yöneltmesi
MADDE 152 – (1) Duruşmaya katılan taraf vekilleri; tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılan diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Taraflar ise hakim aracılığıyla soru sorabilirler. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde, sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine hakim karar verir. (2) Toplu mahkemelerde, hakimlerden her biri, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.
Doğrudan soru yöneltme duruşmada bulunan kişilere araya bir aracı girmeksizin doğrudan soru sorabilmeyi ifade eder. Taraflara doğrudan soru yöneltme hakkı vermek suretiyle onların aktif bir şekilde yargılamaya katılmaları böylece sözlülük ilkesinin hayata geçirilerek delillerin ortaya konulması ve tartışılması amaçlanmaktadır[2]
Getirilen düzenleme ile avukatlar tanıklara soru sorabilmekte, tanıkların güvenirliğini sorgulama konusunda çaba harcamakta ve müvekkillerinin hakkını en üst düzeyde koruma imkânı elde etmektedir. Gerçekten de yalnızca hâkimin etkin ve baskın olduğu bir yargılama çoğu zaman maddi gerçeğe ulaşılmasında sorunlar yaratacaktır. Yargının kurucu unsuru olan ve müvekkilinin hakkını müdafaa eden avukatın duruşma disiplinine uygun olarak tanığa sorular sorması hem yalan tanıklığı azaltacak hem de dosyaya yansıyan tanık ifadelerinin daha somut olmasını sağlayacaktır.
Bu noktada şunu özellikle beyan etmeliyiz ki eğer avukat tarafından tanığa sorulan soruya itiraz edilmediyse hâkimin araya girme ya da soruyu engelleme imkânı bulunmamaktadır. Elbette ki yargılamayı sevk ve idare eden hâkim alakasız ya da sataşmacı soruları engellemekle görevlidir ancak bunun dışında hâkimin sorulan sorulara müdahale etmemesi gerekir.
Tanık Beyanının Hukuk Davaları Açısından Önemi
Tanık beyanı HMK açısından takdiri delil olarak düzenlenmiştir. Olay açısından bilgi ve görgü sahibi tanıkların beyanları hukuk davaları için oldukça önemlidir. Örneğin boşanma davaları açısından belki de en önemli delil tanık beyanıdır. Yine haksız fiil hukukuna ilişkin davalarda da tanık beyanı son derece önemlidir.
Hakim kural olarak tanık beyanı ile bağlı değildir. Ancak hâkimin tanık beyanları ve iddianın aleyhinde karar verebilmesi için bunu ayrıntılı şekilde gerekçelendirmesi gerekir. Hâkim tanık beyanlarını hükme esas almamış ve bu beyanlara neden itibar edilmediğini de gerekçesinde belirtmemiş ise bu durum başlı başına kararın kaldırılması sebebidir. Aşağıda örnek içtihat sunulmaktadır.
Davacı tanıklarından davacının dayısı …’a davalının babası tarafından altınların davalıların ailesinin borçları nedeni ile bozdurulduğunu söylediği ve davacı tanıklarından … ve …’in de bu konuşmayı duyduklarını belirttikleri halde; davacı tanık beyanlarına neden itibar edilmediği gerekçeli kararda tartışılmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle davacı tanık beyanlarına neden itibar edilmediği gerekçeleri ile ortaya konulmalıdır. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 17187 Karar: 2019 / 5211 Karar Tarihi: 30.05.2019
Mahkemece verilen kararın incelenmesinde, hangi delilin diğerine neden üstün tutulduğu, alınan diğer bilirkişi raporlarına neden değer verilmediği, son raporun hangi gerekçeler ile diğer raporlara üstün tutulduğu gibi gerekçelere yer verilmemiştir. Karar, görünürde gerekçeli bir karar olmakla birlikte mahkemece hiçbir delil değerlendirilmesinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu şekilde verilen bir karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. Ankara BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 51 Karar: 2017 / 64 Karar Tarihi: 17.01.2017
Mahkemece her ne kadar davalının evlilik süresince sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranışlar sergilediğinden bahisle, davalıya kusur yüklemiş ise de; davacının, davalının kendisini aldattığı, böylece sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı vakıasına dayandığı, ancak dinlenilen tanık beyanlarının hepsinin davacıdan duyduklarını aktarıma ilişkin beyanda bulunup, görgüye dayalı beyanlarının olmadığı, böylece davacının sadakat yükümlülüğüne aykırılığa ilişkin iddiasını ispat edemediği İzmir BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 132 Karar: 2017 / 160 Karar Tarihi: 06.02.2017
Tanığın Olay Açısından Bizzat Bilgi Sahibi Olması Gerekir
Eğer tanık dava hakkındaki bilgileri davacı ya da davalıdan duyarak elde etmişse bu kişinin tanıklığı davanın kazanılması ya da başarılı savunma faaliyeti açısından yarar sağlamayacaktır. Tanıkların doğrudan bilgi ve görgü sahibi olmaları gerekir. Yalnızca davacı ve davalıdan duyduklarını aktaran tanık beyanları hükme esas alınamaz
Bu genel nitelikteki bilgilendirme yazısı Hatay Barosu Avukatlarından İskenderun Avukat Hüseyin KÜSKÜ tarafından kaleme alınmıştır
Anahtar Kelimeler: İskenderun boşanma avukatı, hukuk davası, tanık delili, tanık listesi
[1] KÖROĞLU, A., TAHİROĞLU, F., Medenî Usûl Hukukunda Tanık Delilinden Vazgeçme, Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, Haziran 2020, Sayfa: 221-247, Sayfa 226
[2] M. SARISÖZEN, S., Usûl Hukukunun Amacı Bağlamında Tanığın Sorgulanması, Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 2, Temmuz 2015, Sayfa: 39-55