Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır
Özel Hukuk Kamu Hukuku ayrımı hukukçu yetiştirilmesi ve hukukun uygulanması açısından önem arz eden ve kökeni Roma Hukuku dönemine rastlayan bir sınıflandırmadır.
Kamu Hukuku üst başlığı içerisinde yer alan İdare Hukuku alanına ilişkin olarak en sık karşılaşılan uyuşmazlıklar kuşkusuz ki disiplin hukuku çevresinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle Memur Disiplin Hukuku İdare Hukuku alanında açılan davaların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Memur Disiplin Hukuku alanında disiplin soruşturmalarında meydana gelen eksiklikler açılan iptal davalarında kamu görevlilerinin lehine sonuçlar oluşturabilmektedir. Her ne kadar pek bilinmese ve uygulanmasa da memurlar haklarında yürütülmekte olan disiplin soruşturmalarına avukat eşliğinde katılabilir, bu soruşturma dosyasına sunulacak olan dilekçeleri avukatları vasıtası ile hazırlayabilir ve nihayet sözlü olarak savunma vermeleri gereken zamanlarda bu ifadeye avukatları ile katılabilirler. Bu durum muhtemel bir iptal davası öncesinde de kamu görevlisinin disiplin soruşturmasında etkin olarak savunulmasını, bu süreçte memurun yaşaması muhtemel streslerin azalmasını sağlaayacak ve nihayet etkin bir strateji hazırlanması noktalarında kamu görevlisinin işi oldukça kolaylaşacaktır.
Bilindiği üzere kişiler birtakım hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru derece mahkemelerine ilişkin işlemlerden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bir kere vatandaşların Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilmesinin ilk koşulu ihlal edildiği iddia edilen hakkın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında hüküm altına alınmış olmasıdır. Bu sebeple yapılacak ilk belirleme ihlal edildiği düşünülen hakkın AİHS kapsamında olup olmadığıdır. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru açısından belki de en fazla önem arz eden nokta başvuru dilekçesidir. Özellikle vatandaşlar ceza mahkemelerine, istinaf dairelerine ya da yargıtay dairelerine genel ve soyut dilekçelerle başvurabilmektedir. Ancak bireysel başvuru dilekçelerinin oldukça teknik olması zorunluluktur. Bir kere dilekçede hangi hak ve özgürlüğün ihlal edildiği, hangi anayasa hükümlerine dayanıldığı, ihlal gerekçelerinin başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Anayasa Mahkememesine başvuru dilekçelerinin usulüne uygun olmaması durumunda kabul edilemezlik kararı verilir ve bu kararlar kesindir. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru aşamasında bir hukukçunun desteğini almak hakkın kaybolması tehlikesini bertaraf edecek ve sürecin hukuka uygun işlemesini garanti altına alacaktır
Tıp alanında son zamanlarda yaşanan gelişmeler beraberinde birtakım problemleri de getirmiştir. Son dönemlerde kişilerin sağlık hukukuna ilişkin bilgi ve farkındalıklarının artması sonucu pek çok malpraktis iddia ve davası ile karşılaşmaktayız. İstatistiki olarak ülkemiz vatandaşlarının büyük kısmı “devlet hastaneleri” olarak tabir edilen kamu hastanelerine başvurmakta, bu hastanelerde tanı, tetkik ve tedavi hizmetlerini almaktadır. Kamu hastanelerinde meydana gelen bir uygulama hatası söz konusu olduğunda bu uyuşmazlık idare mahkemelerinde çözümlenecektir. Örneğin, özel hastanede geçirdiği bir operasyon sebebiyle zarara uğrayan kişiler tüketici mahkemesine başvuracakken kamu hastanelerinde gerçekleşen durumlardan muzdarip olan vatandaşların idare mahkemesine başvurması gerekecektir. Malpraktis davaları tipik tam yargı davası görünümündedir. Özellikle can ve organ kaybının olduğu vakıalarda kişiler duygusal yoğunlukla sağlıklı kararlar verememekte ve hukuki süreçte birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu noktalarda bir hukukçu desteğini almak kişilerin olaya ilişkin stres ve kaygılarının azalmasına yol açacak, süreçte yaşanması muhtemel hataların önüne geçecek ve hak kayıplarını önleyecektir.
İstatistiklere göz atıldığında özellikle son zamanlarda hekimlerin mesleki sorumluluk sigortası konusunda yoğun bir talep içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimlik faaliyeti özü itibariyle birtakım riskleri bünyesinde barındırır. Ancak birtakım uzmanlık alanlarındaki risk belirgin derecede daha fazladır. Özellikle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında hizmet veren hekimlerin malpraktis iddia ve davaları ile daha sık karşılaştığı bilinen bir gerçektir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimler açısından gündeme gelecek bir malpraktis iddiası ilgili hekimin üç farklı alanda sorun yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Öncelikle ,hekimle ilgili çoğunlukla bir ceza soruşturması yürütülecek buna müteakip bir disiplin soruşturması başlatılacak ve nihayet idari yargı merciinde bir tam yargı davası ikame edilecektir. Mesleki yoğunluğu oldukça fazla olan hekimlerin bu tür durumlarda bir hukukçunun desteğine başvurması zamandan önemli ölçüde tasarruf etmelerini, yargılama stres ve kaygısının önemli ölçüde azalmasını ve hukuki sürecin yürütümünün güvence altına alınmasını sağlayacaktır