Sözleşme ilişkisi en az iki taraftan oluşan ve tarafların birbirlerine karşı* taahhüt altına girdikleri hukuki işlem alanıdır. Toplumsal yaşamın düzenli bir seyir içerisinde ilerleyebilmesi ve kişilerin ihtiyaçlarının giderilebilmesi hatta kamu hizmetlerinin kesintisiz şekilde sürdürülebilmesi için sözleşme kurmak bir zorunluluktur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ticari işlemler ve günlük yaşamın özelliğini göz önüne alarak sözleşme kavramını oldukça ayrıntılı olarak düzenlemiştir. Bugün gelinen noktada insan ihtiyaçlarının sınırsızlığı karşısında oldukça farklı türde ve sayıda sözleşme tipi ortaya çıkmış bulunmaktadır. İnsan ihtiyaçları ve beklentilerindeki artış kişiler arasındaki uyuşmazlıkların artmasına da sebebiyet vermiştir.
Bir sözleşmeye katılan her taraf çeşitli amaçlar güder. Bu amaç çoğu zaman kişinin yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması ya da kazanç elde edilmesidir. Ancak sözleşmeyi hazırlayan ve imza eden kişilerin hukuki kavramlara yeterince hakim olmaması, sözleşme taraflarından birisinin sözleşme hükümlerini ihlal etmesi, değişen mevzuatın ya da fiili durumun sözleşme ilişkisini imkansız hale getirmesi, sözleşen tarafların sözleşmenin yorumu konusunda uyuşmazlık yaşaması, sözleşmeye konulan hükümlerin hükümsüz olması ve tarafların sözleşmeyi gereği gibi yerine getirmemesi durumlarında taraflar arasında uyuşmazlık doğar ve uyuşmazlığın çözümü hukuki destek gerektirir.
Uygulamada karşılaştığımız sözleşmelere ilişkin en sık gündeme gelen sorun “sözleşme yaptırımının doğru ve açık belirlenmemesi” durumudur. Bu durumu açacak olursak, bir sözleşmenin usulüne uygun ve ticari hayatın hızına uygun kabul edilmesi için “sözleşmenin ifa edilmeme durumunda” ne gibi yaptırımların gündeme geleceğinin açıkça belirlenmiş olması gerekir. Örneğin Kanun gerek ana para faizi gerekse temerrüt faizinin** taraflarca belirlenebileceğini belirtmiş olmasına rağmen sözleşmelerde taraflar çoğunlukla temerrüt faizine ilişkin bir hükme yer vermez. Yine Kanun tarafından kişilere sözleşmenin ifasını temin edebilmek noktasında cezai şart(Ceza Koşulu) hükümlerini sözleşmeye ekleme imkanı tanınmışken kişilerin bu imkana da sıklıkla başvurmadığını görmekteyiz. Yine sözleşmelerde özel dönme ve fesih durumlarına yer verilmediğini de görmekteyiz. Kanun tarafından sunulan pek çok imkan bilgisizlik sebebiyle taraflarca kullanılamamaktadır.
Usulüne uygun şekilde düzenlenen bir sözleşme tarafların daha sonra yaşamaları muhtemel zamansal ve parasal kayıpları engelleyecektir. Ülkemizde kişiler genelikle sözleşme görüşmeleri ve sözleşmenin hazırlanması sırasında hukuki destek almamaktadır. Oysa yargı önüne taşınan problemlerin büyük kısmı “bu aşamalarda” yapılan hatalar sebebiyle doğmaktadır.
Sitemizin bu bölümünde sözleşmeler hukukuna ilişkin yazı, video, görsel ve sair verilere yer verilecektir. Yazıların bir kısmı akademik tarzda*** sunulacak olup bu tür içerikler genellikle hukuk uygulayıcılarına hitap etmekte iken birtakım içerikler ise genele hitaben bilgilendirme amacıyla sunulacaktır.
- Yalnız bir tarafın borç altına girdiği sözleşmeler de bulunmaktadır.
** Ticaret Hukukuna ilişkin ayrıntılar bir yana adi işlerde ana para faizi %13,5 , temerrüt faizi ise %18 oranını aşamaz. Ancak kişiler sözleşmelerinde bu hadde kadar olan faiz miktarını serbestçe belirleyebilirler
*** İçeriğin karakteri ( akademik nitelikte olup olmadığı) giriş kısmında belirtilecektir.