Aile Hukukuna ilişkin temel düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İkinci Kitabında bulunmaktadır. Aile Hukuku nişanlanma, evlenme, boşanma, eşler arasındaki mal rejimleri, soybağı konusu, evlat edinme, babalık davası, tanıma, velayet, nafaka ve vesayet konularını düzenler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın madde 41 düzenlemesine göre “Aile Türk Toplumunun Temelidir ve Eşler Arası Eşitliğe Dayanır”. Bu anayasal ilke sebebiyle aile hukukuna ilişkin konular oldukça ayrıntılı düzenlenmiş ve ailenin arz ettiği önem dolayısı ile hakime özellikle boşanma konusunda geniş takdir yetkisi verilmiş ayrıca kişilerin sebepsiz ve karşı tarafın herhangi kusura dayanmadan boşanamayacağı hüküm altına alınmıştır.( Genel Boşanma Sebebi Açısından)
Medeni Hukuk sistemimizde boşanmanın gerçekleşmesi için kural olarak kusur sistemi benimsenmiştir. Kusur sadece boşanmanın gerçekleşmesi için gerekli bir şart değil boşanmaya bağlı diğer konularda da önem arz eden kilit kavramdır. Örneğin boşanan bir kişinin maddi ve manevi tazminat alabilmesinin ilk şartı kusurunun daha ağır olmamasıdır. Yine yoksulluk nafakası için de nafaka talep eden kişinin karşı taraftan daha kusurlu olmaması kanuni bir şarttır. Akıl Hastalığı sebebiyle boşanma hallerinde işin niteliği gereğince davalının kusurunun öne sürülmesi mümkün değildir.
Boşanma davaları nitelikleri itibariyle diğer özel hukuk yargılamalarından ayrılır. Kişilerin özel hayatına ilişkin verileri konu alan bu davalarda taraflar arasında önemli çekişmeler yaşanır. Boşanma davası açmaya karar veren kişilerin bir hukukçudan destek alması çok önemlidir. Bir davanın iskeletini dava dilekçesi oluşturur. Dava dilekçesinin ise Aile Hukuku ve Medeni Usul Hukuku ilkelerine uygun olarak hazırlanması zorunludur. Anlamca çelişik olan, davacının isteklerini yeterince yansıtamayan, yeterince somutlaştırılmamış iddialar barındıran dilekçeler tarafların yargılama sonunda hak kaybı yaşamalarına sebebiyet verebilmektedir.
Boşanma aşaması ile ziynet eşyaları ve mal rejimine ilişkin davalar da gündeme gelmektedir. Özellikle mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda bir malın hangi tarafa ait olduğu, malın hangi malvarlığı ile edinildiği, eşlerin birbirlerine somut maddi katkı yapıp yapmadıkları* ve eşlerin malvarlıklarını kötüniyetli şekilde elden çıkarıp çıkarmadıklarına ilişkin pek çok hukuki tartışma yaşanmaktadır. Bu aşamada bir hukukçunun desteğinden yararlanmak özellikle mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda ispat ve niteleme açısından kolaylık sağlayacak ve hukuki süreç teminat altına alınacaktır.
Evlat edinmeye ilişkin davalar da Aile Mahkemelerinin görev alanı içerisine girmektedir. Kanun Koyucu evlat edinilecek küçüğün yüksek yararını korumak maksadı ile evlat edinmeyi sıkı şartlara tabi tutmuştur.
Soybağının reddi ve tanımanın iptali davaları da Aile Hukuku kapsamında ve Aile Mahkemelerinde görülmekte olan davalardandır. Soybağının reddi davaları genellikle DNA incelemesi üzerine bina edilen ve kişinin DNA incelemesine rıza göstermek zorunda olduğu davalardandır.
- Değer artış payı ve eski dönem evlilikler için katkı payı açısından